Cuma, Aralık 18, 2009

Tekrar merhaba,

30 Ekimde burun tıkanıklığı ve başağrısı şikayetiyle gittiğim ve sinüzit teşhisi koyan doktorum bir de tiroidimde noduller bulmuştu...1 büyük 2 küçük nodülüm olduğunu öğrendiğimden beri biraz canım sıkkın...Endokrinologa gitmeyi de bu haftasonuna kadar ertelemeyi başardım...biraz korkudan, biraz iyi bir dr tavsiyesi alamadığımdan...
Neyse haftaya salı günü içime sinen bir dr dan randevu aldım...bakalım ne olacak..
İğne biyopsisinden kaçamayacağım kesin de, inşallah arkasından kötü huylu birşeyler ya da bir ameliyat gerektiği falan çıkmaz...

Hitap Şekli

Bazı durumlarda samimi olmadığım birine hitap ederken, "sen" mi yoksa "siz" mi demeli, kararsız kalabiliyorum.
Karşımdaki bana siz diyorsa mesele yok, zaten dediğim gibi samimi olmadığım biri, ben de siz derim.
Karşımdaki benden yaşça büyükse ve bana sen diyorsa, yine sorun yok, ben ona siz diye seslenirim.
Sorun, yaşlarımız birbirine yakınsa ve o ana kadar birbirimize siz diye seslendiğimiz birisi birdenbire bana sen demeye başlayınca yaşanıyor. "Siz"den "sen"e geçiş benim için pek kolay olmuyor. Fakat bana sen demeye başlayan birine siz demeye devam etmek de garip oluyor. Bu durumun bende uyandırdığı birinci his, sanki arada bir seviye farkı, konum farkı gibi birşeyler olduğunu "sen" diyen taraf ilan, "siz" demeye devam eden taraf ta kabul etmiş oluyor. İkinci his ise, "sen" demeye başlayanın samimiyet, arkadaşlık, yakınlık teklifini kabul etmemek, "mesafemizi koruyalım, fazla samimiyete gerek yok" mesajı vermek gibi oluyor, ki bence hem kaba hem de "sen" demeye başlayanı zor durumda bırakan bir tavır.
Bir de, en siniri, öyle insanlar var ki, önce "siz" diyorsunuzdur karşılıklı...sonra o "sen" demeye başlar, sen de ölçüp biçip, bunun kötü niyetli olmayan bir samimiyet adımı olduğuna karar verip bu yakınlığa karşılık verirsin...sonra birden tekrar siz der...haydaaa....tabii ben böyle durumlarda artık kendi kararımı bozmam, "sen"e geçtiysem bir kere, öyle devam ederim...ama karşıdaki bir "sen" bir "siz" der, sinir olurum, beni huzursuz eder bu durum...

Ayrıca bu konuda bir notum daha var...hitabet şekli ve yakınlık durumu çok da pozitif bağlantılı değil bence..."Siz" diye hitap ettiğim, kendimi çok yakın hissettiğim, birçok şeyimi paylaştığım kişiler olduğu gibi, birbirimize "sen" dediğimiz fakat pek de samimi olmadığımız bir dolu tanıdığım var.

Ben mi çok takıntılı bir tipim yoksa siz de böyle şeylere takılıyor musunuz?

Herkese iyi haftasonları dilerim...

Çarşamba, Aralık 16, 2009

Merhaba,

Bunca zamandir neler yapıyorum? Hiic, hayatın anlamını arıyorum....
Tabii ki bulamadım :)
Ama aramayı sonlandırdığım anlamını çıkartmayın sakın, devam, devam...

Aslında bu süre içinde sıkça biryerlere birşeyler yazma ihtiyacı duydum. Bloga yazmaya elim gitmedi nedense. Oraya buraya yazdığım oldu. Keşke buraya yazsaymışım, yazdıklarım kayboldu, yazmadıklarım da...
Neyse belki bundan böyle içimden taşanları yazarım buraya...
Bu arada bu blog olayı nasıl da almış başını gitmiş...belki birkaç sene önce de böyleydi de ben farkında değildim...Şu anda hakkında blog açılmamış bir konu kaldı mı bilmiyorum. Yok, hiç değinilmemiş bir konu arayışında olduğumdan değil de, gerçekten çılgın bir dünya blog dünyası...

Neyse benim niyetim şunlardır bu blog aleminde:

1 - Bazen çok yoğun duygulanımlar yaşıyorum (duygulanım diye bir sözcük var mı? kulağa çok hoş geliyor)... Paylaşmasam olmaz dediklerimi paylaşmak..
2 - Bazı konularda sesimi duyurmak istiyorum...Bir uyarı, tavsiye, bilgi paylaşımı, isyan...Burdan kaç kişiye ulaşırım bilmiyorum...Ama bazı durumlar var ki 1 kişiye bile ulaşsam yeter...1 insan değişir, 1 dünya değişir ya hani...
3 - 2 tane oğlum var, 2 ve 8 yaşlarında...Onlarla yaşadıklarımdan, tüm anne babalar beni anlar, kitaplar çıkar...Unutulmaması gerekenleri not almak gerek...Ayrıca çocuk psikolojisi, bu konunun doğruları yanlışlarıyla çok ilgiliyim, birçok anne baba gibi ...ve paylaşacak çok şey oluyor..

Bunlar işte...muhakkak bu liste uzar gider...

Sevgiler size,